Diğer Metinler

19.09.2013

1. Türkiye, AKP’nin ülkeye biçtiği İkinci Cumhuriyet Modeli’ni yırtıp atmıştır. Bu, ülkemizin iç dinamikleriyle birlikte bölge ve hatta dünya gerçeklerinin bir sonucudur.

2. Haziran Direnişi, bu açıdan hem bir sonuç hem de bir etken oldu. Direniş, farklı toplumsal kesimlerde son on yılda birikmiş tepkinin patlaması olduğu için bir sonuç, AKP’nin düşüşünde, maskesinin indirilmesinde önemli bir yer tuttuğu için de bir etkendir.

3. Haziran Direnişi’nin benzersiz yönleri olduğu, otuz yıllık zifiri karanlığın içinden beklenmedik, görkemli bir patlama olarak ortaya çıktığı doğrudur. Öte yandan, aynı zamanda kitlesel yaratıcılıkla özdeşleşmiş direnişe “nihayet yüzünü gösteren bir ayaklanma modeli” olarak bakıp onu şablonlaştırmak, dondurup sabitlemeye, giderek aynı şekilde tekrarlamaya çalışmak büyük bir yanlış olur.

20.06.2012

TKP 10. Kongresi’nin, 2011 seçimleriyle kurulduğunu saptadığı İkinci Cumhuriyet’in temel eksenlerinden biri, siyasal rejimin ve toplumsal yapının dinselleştirilmesidir. Geçtiğimiz bir yıl içinde bu eksenin güçlendirilmesi yolunda giderek hızlanan adımlar atılmıştır.

Birkaç yıl önce marjinal örnekler mi öncü adımlar mı oldukları tartışılan kimi uygulamaların genelleştiğini ve bütünlük kazandığını görüyoruz. Eğitim sistemine dinin sokulması, çeşitli yerelliklerde alkollü içkiye düpedüz yasak getirilmesi, devletin dinî televizyon kanalı açması yalnızca tekil uygulamalar değil, AKP'nin ilk bakışta bunlarla ilişkisi kurulamayacak çeşitli alanlardaki programını bütünleyen ögelerdir.

Türkiye egemen güçlerinin sosyal devletten kalan boşluğu doldurmak için İslami yardımlara, Ortadoğu'da rol genişletmek için Sünni kimliğine, Kürt sorununa çözüm adına “din kardeşliği” fikrine, ilerici ideolojilerin kaynaklarını kesmek amacıyla sanat ve kültür alanlarının kurutulmasına, genel olarak eşitsizlikleri, haksızlıkları meşrulaştırmak için dinin yaygınlaşıp derinleşmesine ihtiyaçları var. 

Bu çerçevede ateizme dönük aşağılayıcı saldırılar meczupça bir gericiliğin göstergesinden ibaret değil, egemen ideolojinin yeniden yapılandırılmasının vazgeçilmez unsurlarıdır. Olası bir yeni anayasa da kitlelere burjuva liberalizmi veya emperyalist “küreselleşmecilik” üstünden değil, din sayesinde mal edilmeye çalışılacaktır.

Türkiye Komünist Partisi 11. Kongresi, bu süreci tanımlamak ve komünistlerin nasıl davranması gerektiği sorusuna yanıt üretmekle kendini yükümlü hissetmiş ve aşağıdaki belgeyi hazırlamıştır. 

15.02.2012

Türkiye Komünist Partisi Merkez Komitesi, son dönemde dünyada ve özellikle bölgemizde meydana gelen gelişmelerden hareketle emperyalizm kavramı, emperyalist ülkeler arasındaki rekabet ve çelişkilerin derinleşmesi, Türkiye’nin artan bölgesel rolü ve bu rolün sınırları ile komünist hareketin stratejisi başlıklarını ele alan bir çalışma yürütmüş ve 15 Şubat itibariyle bu çalışmayı Merkez Komite tezleri haline getirmiştir. Sosyalist devrim mücadelesinde yaşamsal teorik ve siyasal sorunlarla bağlantısı olan bu konu, önümüzdeki dönemde parti yayınlarında farklı düzeylerde ve ayrıntılı bir biçimde işlenecek, MK tarafından hazırlanan metin Örgüt Konferanslarında tartışılacaktır. Metnin kavramsal tartışmalara odaklanması ve gündemdeki birçok konuya hiç değinmemesi doğal karşılanmalıdır. Tezlerin temel amacı, Türkiye’de Birinci Cumhuriyet’in tasfiyesi ve İkinci Cumhuriyet’in kuruluşu ile sonuçlanan sürecin Türkiye’nin bir kapitalist ülke olarak karakterine nasıl yansıdığını değerlendirirken, emperyalizm kuramının bugünkü dünyayı çözümlememiz için bize sunduğu araçlardan yararlanmak ve komünist hareketin hem Türkiye hem de dünyadaki stratejik sorunlarına ışık tutmaktır.

Merkez Komite

28.11.2010

1. Türkiye Cumhuriyeti’nde sınıflar mücadelesi

1.1 Türkiye Cumhuriyeti hangi koşullara doğdu?

19. yüzyılda Osmanlı toplumu çelişkili bir süreç yaşadı. Toplumsal ilerle­meye bağımlılaşma eşlik etti. Osmanlı devleti, modernleşme yoluna batılı büyük güçlerle arasındaki rekabette geride kalışını telafi etmek için de gir­mişti. Sonuç bu sorunu gidermek bir yana, bağımsız bir devlet olarak bile varlığının gölgelenmesi olmuştur.

Giderek emperyalist Batı, Osmanlı’nın nüfuz alanlarını kapsayan geniş ve son derece stratejik bölgeyi doğrudan yöneteceği bir modeli benimsedi. Türkiye, işte bu emperyalist projeyi reddeden bir ulusal kurtuluş savaşının ürünü olarak kuruldu.

20.07.2008

Önsöz

Türkiye Cumhuriyeti bir felaketin eşiğinde. Felaketin kaynağında, Türkiye Cumhuriyeti'ne karakte­rini veren, ona başından beri egemen olan sermaye sınıfının, kendi bencil sınıf çıkarları doğrultu­sunda, yıllar boyunca sömürdüğü, talan ettiği ve emekçi halk için bir kabusa çevirdiği güzel ülke­mizi emperyalist yağmaya tamamen açık hale getirecek öldürücü darbeyi kabullenmesi, benimse­mesi ve bu darbeden medet umması yatmakta. Türkiye burjuvazisi, bu coğrafyaya kattığı tek de­ğer olan ve emekçilerin sahip çıkmak konusunda tereddüt etmeyeceği cumhuriyetin kazanımları­nı ortadan kaldırmaya karar verdi.