Sınıfa çağrı

Komünist Parti Merkez Komitesi imzalı yazı, haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin 37. sayısında yayınlanmıştır.

Türkiye’de işçiler var ve istedikleri her şeyi yapmaya muktedirler.

Çünkü yaratan ve üreten onlar. Hayatın bütün değerlerini akıl ve vücuduyla yaratan onlarken, karşılarındaki asalakların aslında tek yaptığı emekçilerin bilgi ve yaratıcılığını sömürmek.

Çünkü bu dünya işçilerin sayesinde dönüyor. Hayat emekçilerle var. Lüks içinde yaşayan patronların emekçiler istemese yiyecek ekmek dahi bulamayacakları bir gerçek.

Çünkü çoğunluktalar. Karşılarındaki insanlar, patronlar, gerçekten bir avuçlar.

Ama bu ülkede yokmuş gibi davranılan da onlar. İşyerlerinde ekmek parası için ölen onlar, geceleri aç yatan onlar, çocuklarını okula gönderecek parayı bulamayan onlar, insanca bir sağlık hizmeti alamayan onlar.

Tüm bunlar olurken, memlekette işçilerin lehine tek bir adım dahi atılmazken, kimi zaman seçmen, kimi zaman millet, kimi zaman halk, kimi zaman toplum diye hiç durmadan adlarına konuşulan da onlar.

Hayır dalga geçmiyorlar. Alay etmiyorlar. Bu düzenin bir gerçeğini, kimin iktidarda olduğunu, bu ülkede kararları kimin adına kimin verdiğini en acı, en aşağılayıcı bir biçimde hatırlatıyorlar.

Yoksulluğa ve sömürüye katlananlardan, bu aşağılanmaya da katlanmalarını bekliyorlar.

Sınıfa, bu ülkede her şeyi yapma kudreti olan işçi sınıfına çağrımızdır: Kimsenin bizim adımıza konuşmasına izin vermeyelim.

Herkes kendi adına konuşsun. Patronların kendileri için konuşurken, işçilerin adına konuşuyormuş gibi yapmalarına dur diyelim.

Bu konuda patronların en büyük yardımcılarının, bu düzenin siyasetçilerinin, Meclisteki partilerin bizim adımıza hareket etmelerine müsaade etmeyelim. Bu mecliste işçi sınıfının dostu tek bir parti bile yoktur ve bu partilerin hepsinin emekçilerin oylarıyla orada olmaları işçilerin aşağılanmasının somut bir başka örneğidir. Emekçilerin onlarca yıllık mücadelenin sonunda elde ettikleri bir hakkı kullanıp verdikleri oylarla sömürünün, yoksulluğun, baskının ve aşağılanmanın devam etmesine rıza göstermesi bu düzenin bir büyük icadıdır. Tıpkı işçilerin bir mücadele örgütü olan sendikaların patronlar tarafından ele geçirilip onlar adına konuşmaya başlamalarıyla emekçileri bu düzene bağlayan bir araca dönüşmeleri gibi...

Sınıflar mücadelesinin dengeleri o kadar bozulmuş, işçi sınıfı o denli yok muamelesi görmüştür ki, bu düzenin içinde bir mücadele alanı olarak görülebilecek kurumların bu niteliklerine tekrar kavuşmalarının tek yolu sınıfın bu alanlara örgütlü öncüsüyle, partisiyle birlikte müdahale etmesidir.

Bu düzeni içinden değiştirmenin bir yolu yoktur. Türkiye kapitalizmi her hücresiyle çürümüş ve bitmiştir. Bu memlekette her şeyi baştan inşa etmek için önce her şeyi yıkmak gerekmektedir. Yıkmak için cesaret, kurmak için irade... Bunlar bugün yalnızca işçi sınıfına mahsus özelliklerdir.

Bu ülkede işçiler var. Türkiye’de her şeye ama her şeye gücü yetecek, bu çürümüş düzeni paramparça edecek ve sonra yeni bir ülkeyi baştan aşağı kurabilecek bir işçi sınıfı var. Ama Türkiye’de işçiler ayağa kalkacak, kendi adlarına konuşacaksa bunu partileriyle birlikte, partilerinde örgütlenerek yapmak zorundalar.

Türkiye’de böyle bir parti var. Komünist Parti var.

Komünist Parti, Türkiye işçi sınıfının yıkıcı cesaretini ve kurucu iradesini örgütlemeye ve Türkiye’nin emekçilerini hayatın her alanında temsil etmeye hazırdır.

Türkiye işçi sınıfının partisi, Türkiye’nin Komünist Partisi’nin çağrısıdır:

İşçiler partiye, parti iktidara!