Şiddete ve şiddet güdümlü uzlaşmalara hayır!

Siyaset, partilerin birbirinin gırtlağına çökmesine bağlı biçimlerle yürütülmek zorunda değil. Ancak halkımızın adaletsiz ve çürümüş bir düzeni milli mutabakat diye sineye çekmesine asla razı olmayacağız.

Şiddete ve şiddet güdümlü uzlaşmalara hayır!

Şiddetin temel siyaset aracı haline gelmesinin sorumlusu siyasi iktidardır.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konvoyuna dönük saldırı, Türkiye’de şiddetin temel siyaset aracı haline geldiğine yeni bir örnektir. Her gün bombaların patladığı, katliamların gerçekleştiği, mafya bozuntularının etrafa tehdit yağdırdığı, yandaş medyanın tetikçilik yaptığı, linç kültürünün yargının yerini aldığı, ülkenin dört bir yanında silahlı cihatçıların cirit attığı, Gaziantep, Kilis, Hatay gibi kentlerimizde her mahallede bomba imalathanelerinin kurulduğu ve hükümetin bütün bunları olağanlaştırdığı bir ortamda, bir muhalefet partisi liderinin öldürülmek istenmesi “milli birlik ve beraberliğimize kast ediyorlar” diye geçiştirilemez. 

“Dış güçler” edebiyatı da ikiyüzlülüktür. Emperyalist merkezlerin, darbeler, siyasi cinayetler, katliamlar yoluyla kendi çıkarları doğrultusunda ülkelere müdahale ettiği bilinen bir gerçektir. Ancak bu gerçeğe NATO’cular, ABD’yi stratejik ortak olarak görenler, Biden’le aile fotoğraf verenler dile getirme hakkına sahip değildir. ABD ya da bir başka emperyalist ülkenin tezgâhı, onunla dostluk kurarak bozulmaz.

"Kürt halkının özgürlük mücadelesi" adı altında bombalama ve suikast eylemleri yapıp ABD ile stratejik işbirliği kovalayanların da bu tablodaki sorumluluğu daha az değildir.

Bugün şiddetin temel siyaset aracı haline gelmesinin ezilenlere hiçbir yararı yoktur. Gerçekler karartılmakta, insanlar sinmekte, toplum istikrar adına her tür adaletsizlik ve haksızlığa razı hale getirilmektedir.

Bu anlamda CHP liderine dönük alçak saldırının ardında kim olursa olsun şunu söylemek hakkımızdır: Bombaların, suikastlerin ortasında “milli mutabakat” denen ve uluslararası tekellerin dayattığı siyasal zeminin güçlenmesine ve halkımızı esir almasına izin vermeyeceğiz.

Ve bunun da ötesine geçerek, bu tür girişimlerin iktidarla muhalefetin tam bir uyumla ve kendi tabanlarını da ikna ederek "can ciğer kuzu sarması" olarak yola devam etmesini sağlamak için tezgâhlanmış olabileceğinin bir olasılık olarak akılda tutulması gerektiğini söyleyebiliriz.

Siyaset, partilerin birbirinin gırtlağına çökmesine bağlı biçimlerle yürütülmek zorunda değil. Bazen kayıkçı dövüşüne, bazen mahalle kavgasına dönen şekilsiz boğazlaşmalara meraklı değiliz. Ancak halkımızın adaletsiz ve çürümüş bir düzeni milli mutabakat diye sineye çekmesine asla razı olmayacağız.

Komünist Parti

25.08.2016